Son dönemde Türkiye’nin gündemine oturan kriz, enflasyon, işsizlik,
güvensizlik gibi bir ülkeyi derinden etkileyen olumsuz kavramların yanında bir
kavram var ki, yavaş ama emin adımlarla güçleniyor, insanların yüreklerini
ısıtıyor... Geleceğe umutla bakmamız için yarına ışıklar yakan bu kavram “sosyal
sorumluluk”...
Sosyal sorumluluk, kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını bir
araya getiren bir amaç için, bir amaç için birlikte yaşamaya yönlendiren, olumlu
sonuçlarını birlikte paylaştığımız çok önemli bir kavramdır.
Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, devletin yeterince kaynak
ayıramadığı konularda özel sektör kuruluşlarının sorumluluk üstlenerek halka
hizmet götürmesi ve bir anlamda “bu topraktan kazandığını, bu toprağın
insanlarına geri vermesi” sosyal sorumluluğun en önemli işlevi...
Türkiye’de son dönemlerde pek çok sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiriliyor.
Bu çalışmaların arasında bazıları özellikle göze çarpıyor... Turkcell’in
sponsorluğunda gerçekleştirilen “Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları” projesi,
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın büyük bir başarıyla sürdürdüğü “Bir Milyon
Çocuk Eğitim Kampanyası”, Garanti Bankası’nın sponsorluğunda sürdürülen “Doğal
Hayatı Koruma Derneği Projeleri”, Cif sponsorluğunda gerçekleştirilen “Topkapı
Sarayı Restorasyonu ve Konservasyonu” Projesi, Hürriyet Gazetesi ve Profilo
Holding’in sponsorluğunda AÇEV ile ortaklaşa yürütülen “Yetişkin Okuma Yazma
Kampanyaları”, Becel’in sponsorluğunda “Kalp Haftası” etkinlikleri, BP’nin
sponsorluğunda çocuklara yönelik trafik eğitimi veren “Trafikte Yaşam” Projesi
bunlardan bazıları...
Kanımca başarılı olmuş projelerin tümü bazı ortak kriterler taşıyor:
1. Seçilen projeler sponsor kurumun misyonu, vizyonu, hedefleriyle örtüşüyor.
2. Projeler başta üst yönetim olmak üzere kurumun tüm çalışanları tarafından
sahipleniliyor, destekleniyor.
3. Projeler, kamuoyunca önemli görünen bir soruna çözüm bulmayı amaçlıyor.
4. Projelerin hepsi uzun soluklu ve ölçülebilirli sonuçları hedefliyor.
5. İletişim çalışmaları ciddi bir şekilde koordine ediliyor. Sponsorluk, reklam
ve halkla ilişkiler çalışmaları birbirini destekliyor.
Temelinde “Topluma Geri Verme” ilkesi yatan kurumsal sosyal sorumluluğun
önümüzdeki dönemde şirketler için kurumsal kimlik kadar önemli olacağına
inanıyorum...
Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre “Eğer kalite ve fiyat farkı yoksa, dünya
için iyi şeyler yaptığına inandığı ve sosyal sorumluluk taşıyan şirketin ürününü
tercih ederim” diyenlerin oranı son üç yılda yüzde 55’ten yüzde 65’e çıkmış.
Ünlü üretim gurusu Peter Drucker ise “geçtiğimiz 40-50 yılda ekonomik faktörler
dominanttı, bundan sonraki 20-30 yılda ise, sosyal faktörler dominant olacaktır”
diyor.
Kanımca, 2l. Yüzyılın ayakta kalacak kuruluşları çalışanlarının çıkarları,
içinde bulundukları yerel ortamın çıkarları arasında denge kurmayı başaran
kuruluşlar olacak... Şirketlere imaj ve saygınlık kazandırırken, topluma da
eğitim, sağlık, çevre, kültür-sanat, spor gibi farklı alanlarda fayda sağlamayı
hedefleyen sosyal sorumluluk projelerinin sayılarının giderek aratacağına
inanıyorum.
Bu vesileyle bu konuyu Türkiye’nin gündemine getirebilmek için büyük çaba
harcayan “Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV)”i de kutluyor,
başarılı sosyal sorumluluk projelerinin sayılarının artmasını da diliyorum.
Kasım 2001 tarihli MediaCat Dergisi’nden alınmıştır.
Kaynak: Kasım 2001 tarihli MediaCat Dergisi’nden Alınmıştır.